19 Haziran 2011 Pazar

arayan adama

kızılay postanesinin önünde adamlar birbirini bekler.
gözleri yollardadır
gelmesi gerekene dair binbir çeşit imge uçuşur zihinlerde
geleni geçeni süzerler imgeleri uyarmı diye

geçenlerde bir adam geldi,ağır adımlarla
meydanın köşesinide,kaldırımın kenarını ilişti
oraya buraya koşturan hayallerin ayak dibine
yerleştirdi sıska heybetli gövdesini
kaba kumaşdan bol pantolonun ceplerinden
üzerinde yare asla ve asla verilmemiş
şiir ve resimlerin olduğu buruşmuş kağıtlar çıkardı
ardından çalı çırp,ı ince kuru ağaç dalları
çakdı kav marka afilli kibritini,tutuşturdu bütün imgelerini
bulut beyazı kocaman paltosunun ceplerinden
oraya nasıl sığdığı bilinmez
ağaç kütükleri koca koca tomruklar çıkardı
katti filizlenen alevlerin içine
çam ağaçları,sandal,ıhlamur,sedir,iğde dalları
kokuları kattı.

koşuşturan imgelerin ayakları
bu sıcaklık da nedir diye irkildiler
yön ve hayal değiştirdiler
ateş ise büyüdükce büyüdü

adamın bakışları daldı alevlerin içine
ırak ülkelerin ırak dağlarına kavuşdu
bir çocuk vardı dağlarda
günle kalkar,sulara yol açardı toprağın karnında
eliyle okşar toprağı,sular dökünürdü başından aşağı
günü eşelerdi güneşin sarı sıcağında.
bir yandan toprağa karışır,kök salardı ayakları
kavak yelleri hiç eksik olmazdı başında
gün batımın morluğu çekerdi hep çocuğu
giyerdi üzerine aba niyetine!
ateşi yakdığında..
sımsıcak bir neşe dolaşırdı çocuğun zihninde
reçine kokulu çam dumanı teninde.
dalar giderdi tutuşan dalların oynak ezgisinde
alevlerin üflemeli seslerini duyardı sonra
yalımlar sokulurdu toprağa,kor olurdu koca koca umutlar
korlar göz kırpardı çocuğa
çocukda onlara

şimdi adamın bakışları korda
kimse göz kırpmıyor fakat ona
bir telaş aldı ateşin çevresindeki ayakları
koşuşturma,bağrış çağırış
kenti yakacak bu adam
delimi ne,averemi yoksa
nerde polis,nerde itfaye
telefonlar edin telefonlar
kapatsınlar bu deliyi tımarhaneye!
hemen şimdi hemen şimdi
kapatsınlar uçsuz bucaksız kör deliğe
ateşle oyunmu olurmuş kentin göbeğinde
dağdanmı inmiş kentin göbeğine
ne ? ne ? ne? ne.....

ağır ağr dans ediyordu alevler
kıpıtısız ,imgesiz yüzünde

çağırılanlar bekletmeden geldiler sirenleriyle
sipere yattılar toplarıyla tüfekleriyle
köpükler sıktılar aleve
giydirdiler gömleğini üzerine
huzurlu mor yıldızlar döküldü yüzünden aşağı
köpüklerin arasından korlar göz kırpıyordu karanlığa

ırak ülkelerin ırak dağlarında bir adam
su ve toprak kokulu kadının
güneş sıcağı koynuna koyverdi gövdesini

bir adam göz kırpıyordu öte  hayata
gecenin karanlığında taa mor yıldızlara

oyna sevdiğim oyna
bu dünya kalmazki böyle

or  Y ıldızlar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder